Ostavit ću vam večeru na kredencu u blagovaonici u 6.00.
Bir gün akşam yemeği yeriz demiştin.
Rekao si da bi trebali jednom večerati.
Bu akşam yemeği için müsait misin?
Jesi li slobodna za večeru večeras?
Ücretimi akşam yemeği ve şampanya eşliğinde konuşabiliriz.
O mom honoraru ćemo raspraviti uz večeru i šampanjac.
Batı İskelesi'nde masum bir akşam yemeği.
Samo nevine školjke na West Wharfu!
Onunla iki defa akşam yemeği yeme onuruna eriştim.
Imao sam čast objedovati s njime dva puta.
Peki, bana akşam yemeği ısmarlayacak mısın?
Pa, hoćeš li me odvesti na večeru?
Yarın akşam yemeği için müsait misin?
Pa, jeste li slobodni za večeru sutra?
Son oyunumuz yüzünden ona bir akşam yemeği borcum var.
Vjerujem da mu dugujem večeru, nakon naše zadnje igre.
Açsan, akşam yemeği saat 6'da yenecek.
Vecera je u 6 ako si gladna.
Aslında karıma şehirde bir akşam yemeği sözüm var.
Zapravo... Obećao sam ženi večeru u gradu.
24 saat mühlet ile, hafta sonu olmamak kaydıyla iki akşam yemeği.
Večera dva dana, ne vikendom, s najavom 24 sata prije.
Şehre geri dönmeliyiz, akşam yemeği için annem ve babam bekliyor.
Trebali bi se vratiti. Idemo na večeru sa mamom i tatom.
Orada akşam yemeği yerken James Joyce'ı bizzat görmüş olan bir hocam vardı.
Ja sam imao profesora koji je večerao tamo i vidio Jamesa Joycea.
Pablo ve Henri Matisse ile akşam yemeği.
Večera sa Pablom i Henry Matisseom.
Akşam yemeği için bir keçi kestiririm.
Reci ću dečkima da ubiju kozu za večeru.
Akşam yemeği için planınız var mı?
Imate li kakvih planova za večeru?
Eşinizle akşam yemeği konusunda bir uzlaşma sağladınız mı?
Vi i gospođa ste odlučili gdje ćete večerati?
Eğer 3 saat gecikeceksen akşam yemeği hazırlamayı teklif etme.
Nemoj nuditi da ćeš kuhati večeru ako ćeš kasniti tri sata.
Seni güzelce bir giydirmek lâzım çünkü Oranjee'de iki kişilik bir akşam yemeği randevunuz varmış.
Moraš se obući, jer imate rezervaciju za dvoje u Oranjee.
Bay Holmes, gerçekten bir hayaletle akşam yemeği yedim galiba.
G. Holmes, iskreno mislim da sam večerala s duhom.
Akşam yemeği için eve gelecek misin?
Hej, hoćeš li stići kući na večeru?
Belki sen ve ben şöyle uzun bir akşam yemeği yiyebiliriz.
Možda nas dvoje možemo otići na lijepu, podulju večeru?
Sürüyle birlikte koşmayı öğrenemezsen günün birinde birinin akşam yemeği olursun.
Ako ne možeš naučiti trčati s čoporom, jednog dana postaćeš nečija večera. Kako je bilo?
Düşündüm de yaptıkların için sana bir akşam yemeği borçlu olabilirim.
Razmišljao sam, mislim da ti dugujem večeru za ono što si napravila.
Akşam yemeği iptal mi oldu yani?
Znači li to da dogovor za večeru više ne vrijedi?
Güzel bir akşam yemeği, belki biraz da şarap olur diye düşündüm.
Mislio sam dobra večera, možda malo vina.
Evet, "Akşam Yemeği Eğlencesi" adlı korku hikâyesinde.
Da, iz horor priče zvane "Večernji domjenak."
Akşam yemeği için planın var mı?
Ooh... Ste večera planove? Uh, da, i ja.
Sonra da birlikte akşam yemeği yiyorlar!
Onda svi zajedno sjednu da objeduju!
Eşin ve çocuklarınla akşam yemeği için eve git.
Odvesti se kući na večeru sa ženom i djecom.
Özellikle de " Emmaus'daki Akşam Yemeği" Ki Vermeeer'in en güzel sanat eseri sayılıyordu, onun en iyi eseri ---görmek için dünyanın her tarafından insanların geldiği-- aslında bir taklitdi.
Posebice, "Večera u Emausu" koja je viđena kao Vermeerovo najbolje remek-djelo, njegov najbolji rad -- ljudi su dolazili iz svih krajeva svijeta kako bi ju vidjeli -- zapravo je bila krivotvorina.
Hep kalabalık barlara gittim asıl istediğim arkadaşlarımla sakin bir akşam yemeği yemek olmasına rağmen.
I tako sam odlazila u prenapučene barove, iako sam radije htjela otići na finu večeru s prijateljima.
Darwin, ağaçlar arasında uzun yürüyüşlere çıkardı ve akşam yemeği davetlerini reddederdi.
Tako je i Darwin odlazio sam na duge šetnje šumom, i odlučno odbijao pozive na večere.
Bir gece çift, romantik bir akşam yemeği için birlikte dışarı çıktı.
I jedne večeri par je izašao van na romantičnu večeru u restoran.
Bir dahaki akşam yemeği buluşmanızda "sinir hücresi üremesini etkilemeyen" bu içkiyi tercih edebilirsiniz.
Sljedeći put kad ste pozvani na večeru, možete uzeti u obzir ovo „neutralno za neurogenezu“ piće.
Bazen, akşam yemeği yemek, yatmaya gitmek ya da hak edilmiş boş zamanın keyfini çıkarmak gibi rahat ve eğlenceli şeyleri yapmak mantıklı olabilir.
Nekada ima smisla činiti jednostavne i zabavne stvari, kao kad večerate, spremate se na počinak, uživate u zasluženom slobodnom vremenu.
Eğer çok çalıştığınız için ailecek akşam yemeği yiyemiyorsanız belki onun yerine ailecek sabah kahvaltısı yapabilirsiniz.
Ako obiteljsku večeru imate vani zbog svog ludog radnog rasporeda, možda bi obiteljski doručak mogao biti dobra zamjena.
ilgili çalıştığınızı söylerseniz aslında dürüst olmak gerekirse, eğer eğitim konusunda çalışmalar yürütüyorsanız, akşam yemeği partilerinde pek sık boy gösteremezsiniz.
i kažete da radite u školstvu – doduše, ako radite u školstvu, onda niste često na domjencima.
İsa kendisini yemeğe çağırmış olana da şöyle dedi: ‹‹Bir öğlen ya da akşam yemeği verdiğin zaman dostlarını, kardeşlerini, akrabalarını ve zengin komşularını çağırma. Yoksa onlar da seni çağırarak karşılık verirler.
A i onome koji ga pozva, kaza: "Kad priređuješ objed ili večeru, ne pozivaj svojih prijatelja, ni braće, ni rodbine, ni bogatih susjeda, da ne bi možda i oni tebe pozvali i tako ti uzvratili.
Akşam yemeği sırasında İblis, Simun İskariotun oğlu Yahudanın yüreğine İsaya ihanet etme isteğini koymuştu bile.
I za večerom je đavao već bio ubacio u srce Judi Šimuna Iškariotskoga da ga izda.
0.69624900817871s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?
Zašto ne dođete kod mene na veceru? 